Thursday, February 26, 2009

Modern Republic of Turkey

“Yurtdışına giden her Türk’ün asli görevi ülkesini tanıtmak, temsil etmektir. Nedense Türkler olarak omuzlarımızda bu sorumluluğu hissederiz.” Tam olarak böyle değildi cümle. Geçen sene Boğaziçi’ndeki Türkçe hocam Esra Dicle söylemişti.

Yurtdışına gitmenizin yanında bir de bizim gibi Jöntürk’seniz bu sorumluluğunuz daha da koyulaşıyor. Çünkü artık siz otomatik olarak kültür elçisi konumuna yükseliyorsunuz. Göreviniz yabancıların Türkiye hakkındaki görüşlerini değiştirmek, batıdaki gelişmişliği ise Türkiye’ye getirmek.

Geçen gün Efe’yle Müge’nin Intercultural Communications dersindeki sunumunu izlemeye gittim. Her ülkenin 10’ar dakikası var. Ve bu 10 dakikada ülkeleriyle ilgili istedikleri şeyleri anlatacaklar. Hoca kapanışı bizle yapmak istedi. En son Türkiye sahne aldı. Kültürel değerlerimizden bahsettiler. Genel tema Türklerin sıcakkanlılığıydı. Bakkal amcanın size ne zaman “canın sağolsun” diyeceğinden, “halden anlama”nın ne demek olduğundan, Türk tipi öpüşme kucaklaşmadan, Anadolu’da yolda kalınca insanların sizi nasıl evlerine buyur edeceğinden bahsettiler. Sonra da ağzımızı sulandıran o yemek fotoları… Fonda Mercan Dede’den sufi ezgileri çalıyor.

Buraya kadar diğer ülkelerle aynı. Buradan sonrası işler değişiyor. Bizden başka hiçbir grup, ülkesinin laik olduğunu söyleme gereği duymadı. Bizden başka kimsenin sunumunda laiklik kelimesi geçmedi. Kimse devletin resmi dini olmadığının altını çizmek zorunda kalmadı. Dersin hocası İsveç’li. Eşi Kıbrıs Türk’ü. Bir süre Türkiye’de yaşamış. Her gruptan önce o ülke hakkında kısa birkaç cümle söylüyor. Türkiye’yi anlatırken Ottoman Empire diye başladı konuşmasına. Revolution kelimesi yankılandı salonda. Konuşmasını da şöyle bağladı: “… to Modern Republic of Turkey”. O ana kadar hiçbir ülke için modern deme gereği duymamıştı.

İsveçliler, Shakespeare’in ilham kaynağı Midsummer şenliklerini anlattılar. Hollandalılar turuncuyu anlattılar. Macarlar çocuk oyunu oynayabilecek kadar rahattılar. Amerikalılar şükran gününden bahsettiler. Avusturalyalılar argo cümlelerinden bahsetmeyi yeterli gördüler. Çünkü onların ülkeleri hakkında değiştirmeleri gereken yargıları yoktu. Bizimse ne çok şey vardı söylememiz gereken. En başta demiştim ya temsil etmemiz gerekiyor diye.

Efeler dünden başlayıp bugüne geldiler. Ben muhtemelen tam tersini yapardım. Dünden hiç bahsetmezdim. Sadece bugünden bahsederdim. Hiç alışık olmadıkları bilgileri vermeyi tercih ederdim. Sorsunlar kendilerine “Burası bizim bildiğimiz Türkiye mi?” diye. Şaşırsınlar. Şok olsunlar. Evet büyük bir kültürel zenginliğimiz var. Ama bu kültürel zenginliğimiz bizi nereye kadar götürebilir ki? International Marketing dersimin ilk günü bir soru vardı. Ülkenize ait dünyaca tanınan markalar neler? Sahi, böyle bir markamız var mı bizim? Ya da şarkıcımız var mı? Oyuncumuz? Herhangi bir sanatçımız? Herkesin konuştuğu bir sporcumuz var mı? Bilimadamımız? Hani İsveçle ilgili ilk yazımda bahsetmiştim. Havalimanında “Welcome to my hometown” billboardları vardı. İşte bizim o billboardlara koyacak resmimiz yok gibi. Olmadığından değil aslında, bilinmediğinden… Eğer biz bugünü iyi tanıtamazsak dünü hiç tanıtamayız. Ne zamanki böyle bir sunumda sadece “uzun eşek” oyununu anlatmamız bize yetecek, işte o zaman bugün ne kadar laik olduğumuzu söylememize gerek olmayacaktır. Türkler biraz çalışsa da Jöntürkler bu kadar yorulmasa…


4 comments:

  1. yazıyı severek okudum. Tek anlamadığım kısım "Dün" kısmı? "Dün" derken? Tarih anlatmadık ki hiç. Ben tarih anlıyorum "Dün" denince =)

    ReplyDelete
  2. sayın cetvel sahibim =) oğlum orda dün derken tarih demiyorum. dünde oluşturulmuş değerleri kastediyorum. yani türklerin sevecenliği falan bize annelerimizin babalarımızın öğrettiği bir gelenek. yerleşmiş bir şey. yani 2000lerde üretilmemiş. yemekler de öyle. bugin derken kastettiğim ise bugün üretip kültürümüze eklediklerimiz. yani mesela bugun yeni bi yemek tarzı ürettik mi. bizden 50 yıl sonra bu yemekten bahsedicekler mi... falan fişmekan. (biliorum bu yazıyı tam toparlayamadım. önceden de doğru düzgün bağlayamadım demiştim sana =)

    ReplyDelete
  3. ha bi de eleştirim dünü anlatmanıza değil. orayı da pek açıklayamadım sanırım. eleştirim elimize bugünü anlatmak için yeterli maeryal sunmamaları. yani dünden aktarılan kültürel değelerimiz bugün oluşturulan kültürden çok daha fazla. bugün sadece stoklarımızda kalanlarla beslenmeye çalışıyoruz gibi.

    ReplyDelete
  4. ardacığım bence dün bugün ev ayrın bir cetvel doğrusu üzerinde gibi bağlantılı olmalıdır. O yüzden jöntürk yaklaşımına ve bugünle saldıralım fikrine ali muhiddin hacı bekir lokumu sunarak ve ekollerin gücünü arkama alarak tekrar düşünür müsün demek istiyorum. Ayrıca onlara hiçbir şey ispat etmemize gerek yok. Bu tıpkı japon bir balıkçının ellerindeki ağ izini gizlemesi gibi olurdu. Tamam, bazımız öyle değiliz ama modern zamanları yaşayan avrupa modern olmayan bir genelleme içine düştüyse bize burada tereciye tere satmak düşmemeli. Yazın çok güzeldi, ellerine sağlık.

    ReplyDelete

Bence