Wednesday, April 22, 2009

Schlagerfestivalen

Interrail'e gitmeden önce yazdığım, fakat html sorunları yüzünden yayınlayamadığım upuzun yazımı iftiharla sunarım:

Yıl 2007, aylardan mart... Zaten topu topu 9milyon olan İsveç nüfusunun 4milyonu o akşam tüm işlerini bırakıp aynı şeyi yapıyordu. Herkes televizyonun başında. Her yerde aynı kanal açık... İsveç nüfusunun %45'ini, o sırada televizyon izleyenlerin de muhtemelen %90'ını neydi ekran başına kitleyen bu şey? Üstelik 2000'lerin başından beri aynı olay her sene tekrarlanıyordu. Fenomen kelimesi ne kadar da güzel oturuyor olayın üstüne. İşte İsveçliler bu fenomeni şöyle adlandırıyorlar: Melodifestivalen



Adı ne kadar açık değil mi? Melodi ve festival... -en eki de İngilizce'deki the kelimesinin yerini tutuyor. Melodifestivalen, her sene düzenlenen bir müzik yarışması. 1951'de başlayan Festival di Sanremo'dan esinlenen bu yarışma 1959 senesinde ilk kez Sveriges Radio tarafından düzenlendi. 60 yıllık bir serüven... İşte bu festivalin kazananları 60 yıldır İsveç'i Eurovision Song Contest'te temsil ediyor.



Melodifestivalen, bugüne kadar sadece 3 kez aksaklığa uğramış. 1964'te bir sanatçının protestosundan dolayı, 1970'de ise İskandinav ülkelerinin topluca Eurovision'un oylama sistemini protesto etmesinden dolayı İsveç Eurovision'a katılmamış.

3'üncü aksamanın ise çok ayrı bir hikayesi var. 1974 yılında İsveç, çok sonra 2006'da Eurovision'un 50 yıllık tarihinin en iyi şarkısı seçilecek olan Waterloo ile yarışmayı kazanıyor. Dünya müzik piyasası ABBA'nın başarısıyla çalkalanıyor. Listelerde patlama yaratıyor.Eurovision kurallarına göre kazanan ülke bir sonraki sene Eurovision'a evsahipliği yapma ünvanıyla ödüllendirilir. İsveç tarihinde aldığı ilk birincilik sonucu 1975'te Stockholm'de ağırlıyor konuklarını. 1975'teki yarışmada Avrupa'daki çoğu insan ilk kez Türkçe bir şarkı duyuyor. Semiha Yankı kumral saçlarıyla Seninle Bir Dakika diyor... Yıllar sonra Semiha Yankı şu itirafları yapacaktır: "Türkiye'de sarışın kadın olmaz, diyerek saçlarımı kumrala boyadılar. O görüntülerimden hakikaten tiksiniyorum. Çok ciddiyim. O elbiseden, o görüntüden..." Oysa TRT aynı şeyi 1980 yılında Ajda Pekkan'a simsiyah peruk taktırarak tekrarlayacaktır.

Türkiye'li 1975 senesinden sonra İsveç'te komünizm rüzgarları Eurovision'un üzerinde esmeye başladı. Ülkedeki sol grupların İsveç'in Eurovision'u tekrar kazanıp evsahipliği yapıp para harcama ihtimalinden korkmasıyla başlayan protestolar İsveç'in Eurovision 1976'ya katılmasına engel oldu.

Sen sus da tüm bu olaylara sebep olan ABBA'yı dinleyelim diyenler için, İsveç 1974:



Schlagerfestivalen diye de anılıyor Melodifestivalen. Schlager'ı Türkçe'ye hafif batı müziği olarak çevirebilirim. Ama Melodifestival tarihine bakınca aslında yarışmanın Schlager olmadığı açıkça belli oluyor.Rap'ten glam rock'a, jazz'dan reggae'ye kadar birçok türden şarkı katılıyor festivale. Bu sene yarışmaya 3440 eser gönderilmiş desem sanırım şarkı çeşitliliği için ufak bir fikir verir. Eurovision İsveç'te önemli. Türkiye gibi İsveç'te de 1990'larda başlayan pop müzik furyasının etkisiyle gözden düşer gibi oldu. Ama 2000'lerle tekrar eski gücüne kavuştu. Bu noktada Eurovision kelimesini duyunca ööö tepkisi veren kurukalabalığa bir lafım olacak. Bu yarışmaya her müzik zevkine göre eser katılıyor. Piyasadaki parçaların yüzde kaçını beğeniyorsunuz? Binde 1 desek? Bu bile fazla belki. Eurovision'da her sene 50'ye yakın şarkı dinliyorsunuz. Bunların birini bile beğenmeniz %2'lik bir oranla normal müzik piyasasının beğeni oranına fark atıyor. O yüzden herkesle aynı şeyi söyleyerek kendinizi cool hissetmeden önce bi düşünün.

İsveç, Eurovision'la bazı ilklere de imza atıyor. Örneğin 2001 yılında bir televizyon dizisinin yıldızlarından oluşan Friends adlı grubun katılımı... Gerçi 2001 yılında İsveç ilklere imza atma konusunda bir taşla iki kuş vurmuş. Entelektüel aidiyet haklarına hat safhada özen ve önem gösteren İsveç, "Listen to Your Heartbeat" şarkısıyla bir skandala imza atarak 5.oldu. İşte Eurovision tarihinin ilk resmi çalıntı şarkısı. Hem de yine Eurovision'dan:



Melodifestivalen çok gelişmiş bir oylama sistemine sahip. 4 yarıfinalde 8'er şarkı yarışıyor. 7 şarkı halktan gelenlerden, kalan 1 şarkı ise Sveriges Television'un teklif götürdüğü ünlü sanatçılardan oluşuyor. Ünlü sanatçıların eserleri wildcard olarak anılıyor. Yarı finallerden ikişer şarkı otomatikman finale çıkıyor. International Jury ise kendilerine göre birer birinci belirliyor. Sonra Andre Chansen adında İkinci Şans yarışması düzenleniyor. Bu yarışmaya yarıfinallerdeki 3. ve 4.'ler atılıyor. Andre Chansen'den gelen 2 şarkı ile finale giden şarkı sayısı 10'a yükseliyor. Finalin son şarkısı ise International Juri'nin daha önceki birincileri arasından hak kazanıyor. Bu yıl International Jury, benim favorim olan Rum kızı Sofia'nın Alla parçasını finale taşıdı.

Finalde, International Jury şarkılara klasik Eurovision oylamasına göre puanlar veriyor: 1-2-3-4-5-6-8-10-12. Arkasından İsveç'in bölgelerine bağlanılıyor. Ve bölgelerdeki yerel jürilerin 12'lik sisteme göre oyları alınıyor. Son olarak televoting'ten gelen oylar ekleniyor. Televoting'ten gelen oyların tek farkı normal oyların 12 katı olması. Yani en düşük 12 puan, en yüksek 144 puan. Böylece her şey altüst oluyor... Bu sene Malena Ernman ipi göğüsledi.Şarkı disco-opera diyebileceğimiz orjinal bir eser. Ben beğendim. Şarkı sırasında Melane'nın gözlerini pörtlete pörtlete bakması dışında sorun yok. Şarkının ismi La Voix (Ses). İngilizce ve Fransızca söyleniyor. İşte İsveç'i Moskova 2009'da temsil edecek eser:

No comments:

Post a Comment

Bence