Saturday, February 21, 2009

Into My Face

Şimdi günah çıkaracağım. Bir önceki yazımda bol bol Polonya’yı eleştirdim. Aslında kaç gündür eleştiriyorum. Ama pek rahat hissettiğimi de söyleyemeyeceğim. Kendi kültürüne hayran olup diğer kültürleri devamlı kendi kültürüyle kıyaslayan dar bakış açısına sinir oluyorum. Bunu İsveç’te yapmadım. Niye bilmiyorum ama Polonya’da kendimle çelişip bunu yaptım. Gerçi Polonya için de kendi kültürüm olarak Türkiye ve İsveç deneyimlerimi beraber kullanmam da ayrı bir nokta oldu.

Daha önce de dediğim gibi Polonyalıların “mutsuz ve agresif” kabul ettiğim davranışlarını pek arkadaş canlısı bir yaklaşım olarak bulmasam da komünizmin, komünizm sonrası geçiş döneminin ve İkinci Dünya Savaşının bu bölgenin insanlarını yıprattığını kabullenmek gerek.
Ayrıca kabul etmem gereken diğer bir nokta daha var ki Polonya, Avrupa’ya bakış açımla ilgili çok radikal bir değişikliğe katkıda bulundu. Neredeyse gördüğü ilk Avrupa ülkesi İsveç olan ben, bütün Avrupa’yı Türkiye’den daha iyi durumda zannederken aslında öyle olmadığını İngiliz tiyatrosunda “into your face” olarak geçen yöntemle anlamış oldum. Yani şimdi diyorum ki iyi ki o “aş evi”nin kokusunu duymuşum.

Bu sefer bir fotoğrafla bitireceğim. Bunu Varşova’da kaldığımız hostelin kapısında bulup çekmiştim. Kıssadan hisse diyelim. Into our faces:

No comments:

Post a Comment

Bence